Tatvan Özgür-Der Şubesi tarafından “İktidar ve Nimetlerle İmtihan Olmanın Riskleri ” semineri düzenlendi. Seminere Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan ALPAY katıldı.
Cuma günü dernek binasında gerçekleştirilmesi planlanan seminer olumsuz hava şartlarından ötürü Cumartesi’ye ertelendi.
Cumartesi günü saat 10.30 da Tatvan Crater Hotel’in konferans salonunda gerçekleştirilen seminerde Kenan ALPAY, özetle şu konulara değindi;
İslami camianın genel görünümü mevcut siyasal tartışma ve gelişmeler karşısında ilkeli, kimlikli bir tutum takılmaktan çok uzak ve iktidarın yönlendirmelerine alabildiğine açık bir pozisyondur. Bu durum dernek, vakıf, benzeri örgütlerimizden medya organlarına, yazar, düşünür, kanaat önderleri sıfatı ile bilinen isimlerden cemaatlere kadar geniş bir kesimi kuşatmış gibidir. İslami kimliğin gerektirdiği vasıflarla birlikte insani, vicdani zemininde gölgede kalmasını beraberinde getirmekte, ahlaki misyon ve üstünlüğün kaybedilmesi tehlikesine kapı aralamaktadır.
Gelinen aşamada sürekli bir biçimde iktidarın kaybedilmesi riskinin öne çıkartılarak ahlaki üstünlüğümüzü ve duruşumuzu kaybetme riskini mazur göstermeye yönelik söylemlerin çok büyük bir tuzak teşkil ettiğinin fark edilmesi gerekiyor. Şüphesiz İslami kimliğe cephe açmış zihniyetlerin, anlayışların güçlenmesini ve iktidar konumuna gelmesini istemeyiz. Ama bu tutum bizden sayılanların yanlışlarına, tutarsızlıklarına, günahlarına hiçbir şekilde sessiz kalmamızı gerektirmez. Hele hele iktidarın kaybedilmesi riskini bertaraf etme, savuşturma adına, bizi biz yapan ilkelerimizi ve değerlerimizi kaybetme riskini göze almaya ise asla razı olamayız.
Muttaki olma, hayatımızı Allah’ın rızasını merkeze alarak inşa etme titizliği hususunda bir yarışa tutuşmalıyız. Adalet ve merhameti, iyilik ve güzelliği dünyanın en ücra köşelerine ve en muhtaç toplumlarına kadar taşıyabilmenin mücadelesini vermeliyiz. Zihnimizin, dilimizin, duygu ve eylemlerimizin ufkunu daraltmaya değil açmaya muhtacız. Milli/ulusal veya mezhebi, ideolojik veya hizipsel bariyerlerle kendi kendini hadım eden toplumların iflah olmak bir tarafa iflas ettiği gerçeğini bir an olsun unutmayalım.
Hamurumuz değişmediği için birkaç bin yıldır süren hikâyemizin ana konusu da değişmiyor. İnsanoğlu kısa vadeli hesap yapmak, kontrol altına alamadığı heves ve şehvetleri dolayısıyla dosdoğru yoldan sapmaya hazır olmak, menfaatleriyle çatışan hakikatleri kolayca inkâra yeltenmek gibi birçok zaafla maluldür. Hele ki zenginlik, şöhret ve iktidarla imtihan olanlar için bu zaaflar yıkıcı ve ölümcül bir hastalık gibi tahakkuk ediyor.
Bizler iyiliği emredip kötülükten sakındırma düsturunu çevremize yaptığınız gibi iktidar sahiplerine de yapmalıyız. Hakkı ve adaleti ayakta tutmalıyız. Ne yazık ki iktidar nimetleri müslümanların ilkelerinden taviz vermelerine yol açmış durumdadır. Taviz tavizi doğurur. Bundan bir şey olmaz bu küçük günahtır diye diye küçükler büyük günahlara dönüşmeye başladı. Rüşvet, adam kayırmacılık, liyakatsızlık sıradanlaştı. Oysa koltuk, itibar sevgisi haktan, adaletten müslümanı alıkoymamalıdır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor “Kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır “(Bakara 81)
İktidar bütün alanlara nüfuz etmek istiyor. Müslümanların laikliği ve Kemalizmi benimsemeleri isteniyor. Oysa her şeye hakim olan Allah’tır. Müslümanlar ilkelerinden asla taviz vermemelidir. Rabbimiz şöyle buyuruyor ” Andolsun ki mallarınız ve canlarınız konusunda denemeden geçirilirsiniz; şüphesiz sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan birçok üzücü şey işitirsiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız bilin ki bu size gereken davranışlardandır.” (Ali İmran 186) ALPAY, sözlerini selam ve dua ile sonlandırdı.