Özgür-Der Bursa şubesinin düzenlemiş olduğu ‘’Gazze Direnişinden Dersler’’ konulu seminerin davetlisi, Özgür-Der genel başkan yardımcısı Kenan Alpay oldu.
Alpay konuşmasına; “Gazze direnişine bakarken hangi dersleri almalıyız ve hangi hususları gözden geçirmeliyiz, aynı anda gözden uzak tutmamız gereken dersler nelerdir?” diyerek başladı. Siyonist İsrail çetesinin geçmişten bugüne ortaya çıkarmış olduğu vahşetten, barbarlıktan ve yıkımdan alınması gereken dersleri ve ibretleri alarak ve buna karşın sağlam, sistematik ve pratiği kuşatan bir dil oluşturarak çok boyutlu bir mücadeleye öncülük etmemiz gerektiğini vurguladı.
“İzzettin el Kassam Tugaylarının 7 Ekim günü şafak sökerken başlattığı Aksan Tufanı isimli bu mücadele ile dünya yeni bir döneme başlamış oldu. Bu mücadele ile bizim gibi sevinenler ve Allah’a hamd edenler olduğu gibi, diğer tarafta İsrail’in barbarlığına sığınıp, Allah’a itaatsizliği kendine referans alanlar da oldu maalesef” diyerek devam etti Alpay.
“Batı için Müslüman kanının dökülmesinin değeri yoktur”
Kenan Alpay sözlerine şöyle devam etti:
“Avrupa ve Amerika’da bugün Gazze’de işlenen bu vahşet ne yazık ki ana akım dediğimiz tv kanallarında gösterilmemekte, sansürlenmektedir. Çünkü onlar için Müslüman kanın dökülmesinin ahlaki ve hukuki manada hiçbir değeri yoktur. Onlara göre sadece bir Batılının veya Yahudi’nin canının, kanının önemi vardır. Geride kalanların hiçbir önemi yoktur. Kadınlar öldürülmüş, çocuklar bombalar ile yok edilmiş, şehirler yerle bir edilmiş bu onlar için çoğu zaman hiçbir şey ifade etmiyor. Ve bu da bize gösteriyor ki, bu savaşta da normal insanlar ile barbarlar savaşıyor. Barbarların yıkımları ve tahribatları akla hayale girmeyecek bir şekilde hem de… Nesiller boyunca insanlığın unutamayacağı dersler veriyorlar bizlere. Aynı durumu yıllar önce Bosna savaşında da görmüştük. Avrupa’nın göbeğinde insanlar katledildi ve nesilleri yok edilmeye çalışıldı. Özellikle kadınlara ve kızlara tecavüz ederek, Müslüman halkı onurunu kırmaya, tecavüz mağdurlarını intihara sürüklemeye sebep oldular. Bu sebeple bugün Gazze’deki savaş bize gösteriyor ki; bu savaş Habil ve Kabil’den bu yana sürüp gelmektedir. Bir taraf şeytanın tarafı iken, diğer taraf hak ve adaletin tarafıdır.”
“İsrail’in yenilmezlik imajını yerle bir oldu”
Gazze’deki son sürecin Siyonist İsrail’in yenilmezlik imajını yerle bir ettiğini belirten Kenan Alpay konuşmasına şöyle devam etti:
“Yıllar boyunca İsrail devletinin Ortadoğu’da yenilemez bir efsane olduğunu, bu yenilmezlik imajını sarsacak daha doğrusu buna cesaret edecek bir devlet veya yapı olmadığı algısı özenle inşa edildi. Siyonist İsrail istediğini her türlü kıyımı-yıkımı yapabilecek, istediği yeri yakıp yıkabilecek la-yüs’el bir vaziyet içerisinde insanlara ve devletlere empoze edildi. Diğer tarafta ise müze, film, sanat, edebiyat ve tarihten başlayıp diplomasiye kadar uzanan geniş bir vasata İsrail’in hiç bitmeyen mağduriyeti ve mazlumiyeti yüz yıl boyunca anlatıldı. Adeta biricik ve günahsız bir devlet ve toplum olarak anlatıldı ki İsrail’in bir cürüm/suç üzerine kurgulanan varlığı her zaman tartışma dışı kalsın. Tam da bu gibi sebeplerle sinemalarda, belgesellerde ve romanlarda holokostu, pogromu, gaz odalarını mağduriyet tarihinin birinci sırasında görmekteyiz diyebiliriz.
7 Ekim tarihi bize tekrar gösterdi ki İsrail söylendiği gibi atlatılamaz, açığa düşürülemez ve yıkılamaz bir istihbarat teşkilatına sahip olmadığını gözler önüne serdi. 7 Ekimde, Hamas bölgedeki en büyük askeri garnizonuna baskın yaptığında özel ve seçkin birlikler olarak nitelenen birçok İsrail askerini ele geçirip, birçoğunu da öldürdü. Üstelik bu garnizon baskınında Mücahidler bütün arşivlere el koyarak bölgeye ilişkin birçok istihbarat bilgisini-belgesini de ele geçirdi. Arşivlere el konulmasıyla İsrail’in yıllarca civar ülkelerde çalıştırdığı ajanların, muhbirlerin bilgisi de dâhil olmak üzere Hamas’ın eline geçildi. Ve bu operasyon da bize gösteriyor ki İsrail’in ve onun yandaşlarının ne kadar efsanesi anlatılırsa anlatılsın, Allah’ın ve onun dostlarının karşısında kaybedenlerden olacağıdır.
“Siyonizm ve Kemalizm ikiz kardeştir”
Siyonist İsrail’in Hamas’tan yediği ağır darbelere Batı’da olduğu kadar Türkiye’de de üzülen kesimlerin bulunduğuna dikkati çeken Kenan Alpay, şunları kaydetti:
“Bununla beraber Amerika ve Avrupa ile beraber sarsılanlar da oldular. Ülkemizde Kemalistler ve yandaşları da, 7 Ekim uyanışına ve kıyamına tahammül edemediler. İçlerine sindiremediler ve Siyonizm vahşetini desteklediler. İlk andan itibaren güya tarih anlatısı ve diplomatik analiz maskeleri arkasında Filistin’i ve Filistinlileri itibarsızlaştırmak üzere seferber oldular. Mevcut konjonktürde doğrudan İsrail’i savunamadıkları için en çirkin, en rezil söylemlerle Kudüs’e, Filistin’e, Mücahitlere yönelik haysiyetsizce itham ve iftiralarda bulundular. Bunun için diyebiliriz ki; Siyonizm ve Kemalizm ikiz kardeştirler. Müslümanlara karşı tek bir yürek olarak hareket etmektedirler. Müslümanların topraklarından sürülüp atılmaları, şehirlerinin yakılıp yıkılması, topluca öldürülmesi onlar için faydalı bir şeydir. Gazze’de öldürülen binlerce çocuk için insani manada hiçbir şey yapmadıkları gibi, öldürülmelerine ve katledilmelerine sevindiklerini söyleyebiliriz. Yapageldikleri işlere bakarak şunu net olarak ifade edebiliriz: Onların Müslümanlara karşı en ufak bir tahammülleri bile yoktur. Yıllarca bu ülkede Müslümanların değerlerine ve inançlarına hakaret edip süngü ve dipçikle, baskıcı kanunlarla sindirmeye çalıştılar. Bunun için de onları çok iyi tanımamız gerekir. Onlara karşı net bir tavır içinde olup, Allah’ın gösterdiği yöntem ile mücadele etmeliyiz.”
“Kassam mücahitleri bir yiğitler topluluğudur”
Kassam mücahitlerinin yetişme tarzına dikkati çeken Alpay, şunları kaydetti:
“Bu mücadeleyi kimler verebilir, kimler bu hareketin muzaffer olması için canla başla mücadele edebilir? Bugün bu operasyonu gerçekleştiren bu onurlu direnişçiler, bir avuç mücahitten fazlası değildir. Onlar Allah’ın ipine sımsıkı sarılan hafızlar birliğidir. Kassam Tugayları İslam üzere, Kur’an terbiyesi üzere yetiştirilmiştir. Onlar sabah namazı erkekleri ve yiğitleri olarak yetişmiştir. Pazartesi ve Perşembe oruçları ile terbiye edilmişlerdir. Yıllarca merhale merhale yetiştirilen bir yiğitler topluluğudur. İşte bu yiğitler, Kassam Tugayları, tam bir savaş makinası gibi teçhiz edilen işgalci Siyonistlerin burunlarını yerlere sürtmüştür. Ve onların kalplerine muazzam bir korku salmıştır. Onların ortaya koyduğu bu mücadele Allah’ın izniyle gelecek nesillere harika bir örnek olacaktır.”
“7 Ekim dünya üzerinde ciddi anlamda bir uyanışa vesile oldu”
7 Ekim’in dünya üzerinde ciddi bir uyanışa vesile olduğunu belirten Kenan Alpay şunları vurguladı:
“7 Ekim doğusuyla batısıyla dünya üzerinde ciddi anlamda bir uyanışa vesile oldu da diyebiliriz. Dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insan sokaklara, meydanlara inerek gösteri yapıp Filistin ve Gazze’yi desteklediler. Bununla beraber içinde yaşadığımız ülkede ise bu tür eylemlerin katılım açısından biraz daha zayıf geçtiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin halka karşı konumlanan Kemalist vesayet kurumları marifetiyle yıllarca Siyonizm lobisine destek olduğunu ve onların gücüne hizmet ettiğini de biliyoruz. Laik-seküler, ulusalcı, militarist ve Kemalist yapıya mahkûm edilmiş bir ülkeydi Türkiye. Tarihte ilk defa bir dışişleri bakanı çıkıp İsrail için “bunlar yerleşimci değil birer hırsızdır, o topraklarda Filistinliler yaşıyordu ve İsrail gelip orada zorbalık yaparak işgal etti” dedi. Ve aynı tarih içerisinde Cumhurbaşkanı da “İsrail bir devlet değildir, bir terör örgütüdür” dedi. Bu tür söylemler Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç alışık olmadığı, siyasal kodlarına tamamen aykırı söylemlerdi. Bu söylemler mesela Fransa’nın başını çektiği Hamas’a karşı İsrail’le ortak uluslararası askeri cephe kurulması girişimlerini de bloke etmiş, engellemiştir. Gereğince ve yeterince yardımda bulunamamış olsa da inşallah bu tür tutumlar gelecekte İsrail’in yok olmasına vesile olacaktır. Ayrıca Türkiye’de toplumsal sahada oldukça kapsamlı bir boykot da örgütlenebildi. Ve boykot her şeyden yeni nesiller üzerinde de etki etmeye, Filistin’e olan ilgi ve sevgiye, İsrail’e karşı duyulan nefret ve düşmanlığa dönüşerek bir kimlik inşasına katkı verdi. En küçüğümüzden en yaşlımıza kadar bir uyanışa vesile olmuştur.”
Son olarak “Merhale merhale bir mücadele içinde olup, Allah’ın ipine sımsıkı sarılarak tevekkül etmemiz gerekir” diyen Kenan Alpay konuşmasını okumalarımızı geliştirmemiz, Müslüman coğrafyalarını daha yakından takip etmemiz ve ortak değer ve semboller etrafında güçlü pratikler örgütlenmesi gerektiği vurgusuyla tamamladı.